Türkiye’den Almanya’ya Uzanan Emek Köprüsü
İstisna Akdi mevzuatı, 1960’lardan bu yana iki ülke arasında iş gücü hareketliliğini mümkün kılıyor. Danışman Özlem Toğan, bu sistem sayesinde yüzlerce firmanın Avrupa’ya açıldığını ve Türk işçilerinin haklarının güvence altına alındığını söylüyor.

Türkiye ile Almanya arasındaki iş gücü ilişkileri, 1960’lı yıllardan bu yana iki ülke ekonomisini de şekillendiren en önemli unsurlardan biri oldu. Bu sürecin temel taşlarından biri ise 1991 yılında imzalanan İstisna Akdi anlaşması. Almanya’nın özellikle ağır sanayi, inşaat, madencilik ve et kombine tesisleri gibi sektörlerde artan iş gücü ihtiyacına çözüm olarak hayata geçirilen bu mevzuat, Türk işçilerin yasal yollarla Almanya’da çalışmasının önünü açtı.
Yaklaşık 30 yıldır bu alanda danışmanlık yapan Özlem Togan, Türk firmalarının Almanya’daki iş süreçlerine rehberlik ediyor. Togan, “Bu sadece bir meslek değil, iki ülke arasında emek ve güven köprüsü kurduğum bir alan” diyor.
Dijitalleşen süreç ama eski usul bürokrasi
Togan, teknolojinin bu süreçte giderek daha fazla rol oynadığını vurguluyor:
“Artık başvuruları ve evrak süreçlerini dijital ortama taşıyoruz. Bu hem zaman kazandırıyor hem de hata payını azaltıyor. Ancak resmi kurumlar hâlâ imza ve mühür gibi klasik yöntemlere bağlı. Bu da teknolojinin tam entegrasyonunu zorlaştırıyor.”
Almanya’dan yoğun talep, Türkiye’den büyük ilgi
Son yıllarda yeni nesil göç dalgası hızla artıyor. Özellikle sağlık, bilişim, mühendislik ve gastronomi gibi alanlarda nitelikli eleman açığı büyüyor. Türk iş gücü de bu fırsatları değerlendirmek için yurt dışına yöneliyor. Togan, başvurularda yalnızca mesleki yeterliliklere değil, dil bilgisi, kültürel uyum kapasitesi ve aile durumuna da dikkat ettiklerini belirtiyor:
“Uzun vadeli başarı, yalnızca mesleki becerilerle değil, kültürel adaptasyonla da mümkündür.”
Disiplin ve pratik zekâ farkı
Türk ve Alman iş kültürleri arasındaki en belirgin farklardan biri ise disiplin anlayışı. Almanların katı kurallara bağlı çalışma prensiplerine karşın Türk firmaları pratik çözümler üretme becerileriyle öne çıkıyor. Ancak bu esneklik bazen “disiplin eksikliği” olarak algılanabiliyor.
Togan, bu farkı çarpıcı bir örnekle anlatıyor:
“Bir Türk firmasının işçileri işi zamanında tamamlamak için fazla mesai yapmıştı. Onlar için bu bir fedakârlıktı ancak Alman denetçiler çalışma saati ihlali nedeniyle ceza kesti. İşte iki kültür arasındaki fark tam da burada ortaya çıkıyor.”
Başarı hikâyelerinin görünmeyen kahramanı
Bugüne kadar yüzlerce firmaya danışmanlık hizmeti verdiğini söyleyen Togan, en çok gurur duyduğu noktanın hem Türk firmalarının Avrupa’da büyümesine katkı sağlamak hem de Türk işçilerinin yasal, güvenli ve hakları korunarak çalışmasını sağlamak olduğunu ifade ediyor.
Uluslararası arenada başarılı olmanın üç temel şartını ise şöyle özetliyor:
“Atılım, cesaret ve sabır. Cesaret olmadan yurt dışında iş yapmak mümkün değil, atılım olmadan büyüyemezsiniz. Sabır ise sürecin en önemli parçası çünkü bürokrasi karmaşık, kültürel farklar yorucu. Ama sabreden firmalar her zaman kazanıyor.”
Tepkiniz Nedir?






