Trump’ın 20 maddelik Gazze planı: İşe yarar mı? Uzman görüşü yüzde 50/50
ABD Başkanı Trump’ın Gazze için açıkladığı 20 maddelik planın uygulanabilirliğini Ankara SSBE’den Barın Kayaoğlu değerlendirdi. Kayaoğlu, planın “İsrail için can simidi” olduğunu, başarı şansını ise yüzde 50 olarak gördüğünü söyledi.

Beyaz Saray’da ABD Başkanı Donald Trump ile İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu arasında gerçekleşen görüşme sonrası açıklanan 20 maddelik Gazze planı, bölgesel ve uluslararası aktörlerin dikkatini çekti. Plan; Hamas’ın silah bırakması, rehinelerin 72 saat içinde serbest bırakılması, Gazze’nin geçici olarak “teknokrat, apolitik Filistin komitesi” tarafından yönetilmesi ve yeniden inşa için uluslararası bir Barış Kurulu oluşturulmasını öngörüyor. Kurulun başında Trump’ın olacağı, Tony Blair gibi isimlerin de yer alacağı açıklandı.
Ankara Sosyal Bilimler Üniversitesi’nden Dr. Öğr. Üyesi Barın Kayaoğlu, yaptığı değerlendirmede planın başarı ihtimalini %50 olarak gördüğünü belirtti. Kayaoğlu’nun ana tespitleri şöyle:
-
İsrail’e “can simidi”: Kayaoğlu’na göre plan, İsrail’e askeri operasyonların başarısızlıkla sonuçlandığı bir dönemde siyasi manevra imkânı sunuyor; Trump bu planla Tel Aviv’e bir “çıkış yolu” veriyor. İsrail hükümetinin koalisyon politikaları veya “Büyük İsrail” hedefleri değişmezse planın çökmesi riski yüksek.
-
“İkinci Dubai” vaadi gerçekçi değil: Gazze’yi yeniden inşa edip “ikinci Dubai”ye dönüştürme fikrinin yüzeysel kaldığını, operasyonel/fizibilite çalışmalarının görülmediğini söyledi. Bölge ülkelerinin milyonlarca insanı barındırma kapasitesinin olmadığı ve Ürdün–Mısır direncinin planın uygulanmasını zorlaştırdığı vurgulandı.
-
Teknokrat komite ve Blair: Benzer öneriler daha önce de gündeme gelmişti; Tony Blair’in isminin planın “marka” ve perdeleme ayağı olabileceği, operasyonel fark yaratmasının beklenmediği belirtildi. Blair’in varlığının ABD açısından takdim kolaylığı sağladığı yorumlandı.
-
Finansman ve barış gücü sorunları: Gazze’nin yeniden inşasının mali yükünün Körfez ülkeleri başta olmak üzere bölge aktörlerine düşeceği; böyle bir süreçte etkin, koordineli ve güvenli bir barış gücünün gerekeceği, ancak bu gücün teşkili ve koordinasyonunun son derece zor olacağı kaydedildi. NATO veya bölge koalisyonlarının ortak hareket etmesinin güçlükleri hatırlatıldı.
-
Türkiye’nin rolü ve riskler: Olası bir barış gücünde Türkiye’nin yer almasının İsrail’i rahatsız edeceği, bunun diplomatik gerilimlere yol açabileceği değerlendirildi. Türkiye’nin sahada varlığı, hedef alınması halinde Türkiye–İsrail ilişkilerinde yeni ve ağır gerilimlere sebep olabilir.
-
Başarının belirleyicisi—Netanyahu ne yapacak? Kayaoğlu, planın uygulama ihtimalini belirleyecek en kritik unsurun İsrail yönetiminin bu “can simidini” alıp almayacağı; yani Netanyahu hükümetinin iç siyasi dengeleri ve stratejik hedefleri olacağını vurguladı.
Kayaoğlu ayrıca geçmişteki ateşkes ve komisyon önerilerinin çöküşünü hatırlatarak, planın uygulanabilirliği konusunda temkinli bir iyimserlik olduğunu; ancak sahada ateşkes sağlanmadan ve bölgesel aktörlerin mutabakatı olmadan kalıcı barış sağlanmasının zor olduğunu ifade etti. Planın güçlü bir mali, güvenlik ve siyasal koordinasyon gerektirdiği; bu eksiklikler giderilmeden vaat edilen sonuçların gerçekleşmesinin zayıf olduğu yorumunu yaptı.
Tepkiniz Nedir?






