Kalehisar’da 59 Yıl Sonra Arkeolojik Kazılarla Anadolu-Selçuklu Dönemi Gün Yüzüne Çıkıyor

Çorum’un Alaca ilçesinde yer alan ve 1966’dan bu yana atıl durumda kalan Kalehisar, Anadolu-Selçuklu döneminin önemli merkezlerinden biri olarak kabul ediliyor. 2021 yılından itibaren başlatılan arkeolojik kazılarla kentin kale, sur, medrese, kervansaray ve hamam gibi anıtsal yapıları gün yüzüne çıkarılıyor.

Aydın Adnan Menderes Üniversitesi Sanat Tarihi Bölümü öğretim üyesi ve Sanat Tarihi Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdürü Prof. Dr. Mustafa Kemal Şahin öncülüğünde yürütülen çalışmalar, yaklaşık 50 yıldır atıl durumda kalan ören yerini yeniden tarih sahnesine taşıdı. Çalışmalar sırasında elde edilen seramikler ve diğer materyaller, Kalehisar’ın hem mimari hem de seramik üretim merkezi olarak Çorum ve Türkiye genelinde önemini gözler önüne serdi.

Prof. Dr. Şahin, “Kalehisar, Anadolu-Selçuklu dönemi açısından en önemli kentlerimizden biridir. Yaptığımız yüzey araştırmaları ve jeofizik çalışmalarıyla hem bilinen hem de bilinmeyen yapıları ortaya çıkardık. Çorum, Selçuklu ve Osmanlı dönemleri açısından yeterince bilinmemektedir. Kalehisar’ın önemi burada ortaya çıkıyor” dedi.

Kazılara multidisipliner bir anlayışla katılan uzmanlar, hem insan hem de hayvan kalıntıları üzerinde Paleodemografik, Biyoarkeolojik ve Zooarkeolojik çalışmalar yürütüyor. Hacettepe Biyoarkeoloji uzmanı Prof. Dr. Serpil Eroğlu Çelebi, kazı alanında çıkan insan kemiklerini laboratuvar ortamında inceleyerek geçmiş toplumların yaşamına dair bilgiler ortaya çıkarmaya çalıştıklarını belirtti. Adnan Menderes Üniversitesi Veteriner Fakültesi öğretim üyesi Prof. Dr. Erkut Kara ise hayvan kemiklerinin incelenmesiyle geçmiş toplumun beslenme ve kullanım alışkanlıklarını araştırdıklarını ifade etti.

Yozgat Bozok Üniversitesi Sanat Tarihi Bölümü’nden Dr. Öğrt. Üyesi Betül Özcan Balkır, Kalehisar’ın özellikle kuzeyden güneye bağlantı noktası olarak önem taşıdığını ve bu bağlamda kazı çalışmalarının yoğun şekilde sürdüğünü vurguladı.

Kalehisar, mimarisi, seramik üretim merkezi olması ve Anadolu-Selçuklu dönemi açısından taşıdığı önemle Ahlat, Hasankeyf ve Kubadabad gibi merkezlerle aynı değere sahip bir arkeolojik alan olarak öne çıkıyor.